..........MERKEZKİLİCLAR.TR.GG.........MerkezKiliclar Köyü Sitemize Hoşgeldiniz...........İletişim İçin : canerguler@msn.com...umit.yilmaz.58@hotmail.com...kilican_fm@msn.com ekleyebilirsiniz...MERKEZKİLİCLAR.TR.GG........... TÜRKİYE CANIM FEDA

....................Web Tasarim : Caner GÜLER....................canerguler@msn.com....................Web Tasarim : Caner GÜLER....................
   
  .......::::::: MERKEZ KILIÇLAR KÖYÜ SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ :::::::.......
  Gerçek Aleviler
 

Mahzuni Serif

Yüzyillarca Alevi-Bektasi Halk Ozanlari; yasadiklari toplumun; deger
yargilarini, yasamdaki sinifsal çeliskileri, yasadiklari bölgenin cografi
kosullarini, halkin sevinçlerini, üzüntülerini, acilarini, kederlerini,
yoksulluklarini, varsilliklarini, korkularini, savaslarini en ince duygularla,
estetik degerler katarak anlatan halk bilimi insanlaridir. Bunlara birçok
örnek verilebilir. Pir Sultan Abdal, Sah Hatayi, Kul Hikmet, Kaygusuz
Abdal, Nesimi, Karacaoglan, Yunus Emre, Seryani, Ruhsati, Asik Veysel,
Sah Turna, Muhlis Akarsu,...bg. daha yüzlercesi sayilabilir.


...Mahzuni; son siir kitabi olan "Dolunaya Tül Düstü" isimli eserindeki
giris bölümünde; kimligi ve dünya görüsü hakkinda söyle demektedir:

"Ben Alevi bir aileden gelme oldugum için kök kültürümde
Alevi ve Bektasilik yatar". Siyasi rengime gelince; "ben
demokrat solcu bir ozanim". Ancak "insan sevgisi din
anlayisimda en büyük isimdir". açiklamasinda bulunuyor.

...Mahzuni Serif'te toplum ve insani etkileyen her seyi bulmak olasidir.
Öyleki onda bilim vardir, soru vardir, sorgu vardir, felsefe vardir,
köy vardir, sehir vardir, devlet vardir, millet vardir, dogruluk vardir,
baris vardir, yigitlik vardir, güzellik vardir, erdem vardir, zam vardir,
zulüm vardir, zevzeklik vardir, nakkaslik vardir, yuh vardir, övgü vardir,
memleket vardir, direnç vardir, yol vardir, baskaldiri vardir, ögüt vardir,
dünya insanligina seslenis vardir, okul vardir, su vardir, dogum vardir,
ölüm vardir, soyanlar vardir, seref vardir, ceylan vardir, haci-hoca-dede
vardir...vs. kisacasi ne ararsan vardir.
Görüldügü gibi Mahzuni Serif çok yönlü bir ozanimizdir.

...Gazeteci yazar Süleyman Yagiz Mahzuni'nin hakkinda söyle diyor:

"Mahzuni'nin hemen her dizesinde çok ince duyarliliklar, hassas
ölçüler, zorlu begeniler ve hem olagan hem de olaganüstü öyküler vardir

 

         MAHSUNİ ŞERİF ‘in çok güzel bir şiirini sizinle paylaşmak istiyorum

 

 

 

 

Boşa dövüşmeyin bizim yiğitler

Sizi vurduranlar vurulmuyor ki

Kim bilir nerde hangi koltukta

Kömürde tarlada yorulmuyor ki

 

 

Aynı baba dölü ölen öldüren

Ölenle öldüren iti güldüren

Yok mu idi bunu size bildiren

Vur diyenler burada görülmüyor ki

 

 

İşçiyi işçiye düşüren zalim

Boynumuzda boza pişiren zalim

Bu kadar bardağı taşıran zalim

Gözümüz önünde serilmiyor ki

 

 

Yeni adı çıkmış sağ ile solun

Tarihte borcu yok kullara kulun

İki yanı birdir yaptığın çulun

Bilirsin ölenler dirilmiyor ki

 

 

Mahsuni der nedir hak’kın davası

İnsana benzer mi köpek mayası

Tükensin de bitsin şu sınıf kavgası

Sınıfsız bir okul kurulmuyor ki

 

 

 

                                                                                           MAHSUNİ ŞERİF

          

 

 

 

                 PİRSULTANLAR,YUNUSLAR,VEYSELLER,MAHSUNİLER ÖLMEZ ÇÜNKÜ ONLAR HALKIN İÇİNDEDİRLER.......

PİR SULTAN ABDAL'ın ŞİİRİ

Karşıda görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedim giderim böyle
Ala gözlü Pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Eğer göğerüben bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Bir bölük turnaya sökün dediler
Yürekteki derdi dökün dediler
Yayladan ötesi yakın dediler
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Dost elinden dolu içmiş deliyim
Üstü kan köpüklü meşe seliyim
Ben bir yol oğluyum yol sefiliyim
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Alınmış abdestim aldırırlarsa
Kılınmış namazım kıldırırlarsa
Sizde Şah diyeni öldürürlerse
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Pir Sultan Abdal'ım dünya durulmaz
Gitti giden ömür gelinmez
Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz
Ben de bu yayladan Şah'a giderim

Pir Sultan Abdal'ın hayatı

A ) HAYATI :

Yazılı kaynaklarda Pir Sultan Abdal'ın hayatı üzerine bilgi yoktur. Onun hayatı ile ilgili bilgiler ya kendi şiirlerinden, ya başkalarının şiirlerinden, bir de halk arasında anlatılagelen menkıbelerden ve söylentilerden öğrenilebilmektedir.

1 ) Doğduğu Yer :

Gerek eldeki şiirlere gerekse halk arasındaki söylentilere göre, Pir Sultan Abdal, Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır bucağına bağlı olan Yıldız dağı eteklerinde bulunan Banaz köyündendir.

2 ) Evi :

Bugün, banaz köyünde, Pir Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, evin önünde o zamanlardan kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında da Pir Sultan'ın asasının ucuna takarak Horasan'dan getirdiğine inanılan büyük bir taş vardır. Bunların her üçüde köylülerce ziyaret yeri sayılmaktdır.

3 ) Asıl Adı ve Soyu Sopu :

Asıl adı şiirlerden öğrendiğimize göre, Haydar'dır. Şiirlerinde peygamberin soyundan geldiğini söylemektedir. Alevi-Kızılbaş'lar arasındaki söylentiye göre Hz. Ali torunlarından İmam Zeynel Abidin soyundan ve Can baba kolundandır. Ancak o çağlarda, övünmek yada sözünü geçirmek isteyen bir çok kimse kendisinin seyyid olduğunu ileri sürmüştür. Horasan'ın soyu olarak belirmesi hem manevi bir bağlantısı olabileceği gibi, soyunun sopunun oradan Anadolu'ya geldiği düşünülebilir.

4 ) Tapşırması (mahlası) :

Şiirlerinde Pir Sultan Abdal tapşırmasını kullanmaktadır. Tarikatta ileri gelenler ''Pir'' denir. Ayrıca tarikatın önde gelenlerine ''Sultan '' da denmektedir. ''Abdal'' sözü ise bir tasavvuf terimidir. Sofilerin inancına göre, insanları tanrı buyruklarına göre yöneten, fakat göze görünmeyen ve ''görünmeyen mevki sahipleri'' diye adlandırılan dört üyeli tanrısal örgütün kutsal üyelerinden birisinin adı ABDAL'dır. Ortaçağ'da Abdallar adını alan bir dervişler topluluğu ortaya çıkmıştır. Bazı sofi ve dervişler Abdal sanını almıştır

5 ) Vücut Yapısı :

Kızının söylediği ağıtta geçen bir dizeye göre uzun boylu ve mütenasip (orantılı ve uygun) bir vücuda sahip olduğu anlaşılıyor.

6 ) Öğrenimi :

Pir Sultan Abdal okuma yazma bilmekle beraber tarikat kuralları, peygamber ve evliyaların menkibe ve hayatlarını iyi bildiği anlaşılmaktadır.

7 ) Tarikatı :

Pir Sultan Abdal ''Şiilik'' mezhebinin aşırı bir kolu olan Oniki İmam'a inanan, Türkiye'de ise ''alevi'' ve ''kızılbaş'' diye adlandırılan tarikata bağlıdır.
On iki İmam :
Ali, Hasan, Hüseyin, Zeynel Abidin, Muhammed Bakir,Cafer-i sadık, Musa Kazım, Ali Rıza, Muhammed Taki, Ali Nahyi, Hasan Askeri, Muhammed Mehdi.

8 ) Yaşadığı devir :

İran tahtını ele geçiren Safeviler Alevi-kızılbaşlar tarafından meşru hükümdar olarak görülmeye başlandı. tahtta bulunan Şah İsmail kendini
''seyyid'' olarak tanıttı.Şah İsmailin oğlu olan Şah Masb Anadolu'da bazı yerleri ele geçirdi ve Şah Tasmasb'ın Mehdi olduğuna inanıldı. Bir takım ayaklanmalar çıktı. TAHMASB(1524-1576)
Pir Sultan Abdal 'da bu ayaklanmalara katılmış hatta birine başkanlık etmiştir. Sivas'ta bu ayaklanmayı Hızır Paşa bastırmış ve Şairi yakalatarak Sivas'ta astırmıştır. Bu devirde bazı kaynaklara göre Kanuni Sultan Süleyman devrine rastlar.(1520-1566) Bazı kaynaklar ise bunun 1. Sultan Ahmet devrine rastladığını söylemektedir.

9 ) Asıldığı Yer :

Söylentiye göre Sivasta ''Keçi-Bulan'' denen yerde asılmıştır. Onun asılmasından sonra oraya ''dar-ağaç'' adı verilmiştir. şimdi ''kepçeli'' denmektedir.

10 ) Mezarı :

Mezarı tam olarak bilinmez 4 rivayet vardır;
- Asıldığı yer
- Erdebil
- Bektaşı geleneğine göre Merzifon
- Kemaliye (eğin) ile Divriği arasında Çiçek yaylası

11 ) Çocukları :

Anlaşıldığına göre Pir Sultan Abdal'ın üç oğlu birde kızı vardır. Oğulları; Seyyid Ali, Pir Muhammed, Er Gayıb. kızı ise Sanem'dir.


B ) SANATI :

Pir Sultan Abdal'ın sanatı hakkında kesin birşey söylemek doğru olmaz. Çünkü yüzyıllardan beri, yüzlerce şair, elbirliği ile Pir Sultan Abdal şiiri geleneği yaratmıştır. Sözlü edebiyatta hiçbir şiir ilk söylendiği gibi sürüp gitmez. Ekleme ya da çıkarmalar olduğu göre Pir Sultan Abdal'ın da şiirlerinde ilk halini aramak boş bir çaba olur. Onun kişiliğine ve düşüncesine uygun düşeni onun saymak en çıkar yoldur.
Eldeki örneklere göre, Pir Sultan Abdal'ın şiirlerinde, ölçek(vezin), uyak(kafiye), biçim, dil, söyleyiş, mecaz bakımlarından halk edebiyatı geleneklerinin bütün özellikleri yaşamaktadır.

1) Ölçek, Uyak ve Biçim :

Bütün şiirlerinde hece ölçeğinin 11'li ve 8'li kalıplarıyla söyleyen ve tasavvuf geleneği dışına çıkarak aruz ölçeğini hiç kullanmayan Pir Sultan Abdal, nazım biçimi ve uyak konularında da halk edebiyatı geleneğine bağlı kalmış, şiirlerinin hepsini dörtlüklerle söylemiştir. Yarım uyak kullanmıştır.

2) Konu :

Konu bakımından, bir yandan tarikat inançlarını ve bu inançlar uğruna giriştiği savaşları anlatırken diğer yandan da aşk, doğa gibi konular üzerine din dışı şiirler söylemiştir.
Tarikatla ilgili şiirlerinde baştan aşağıya Ali'ye, Ali çocuklarına bağlılık temasını işleyerek, Aleviliğin tüm temalarını vurgulamıştır. Bazı şiirlerinde ise inançları ve düşünceleri uğrunda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir destan kahramanı olarak karşımıza çıkar. Hümanist (insancı) düzen görüşü ile öne çıkar. Şiirlerinin bazılarında diğer Anadolu saz şairleri ile aynı temayı işlemiştir. Bazen köylü bir şair kimliği ile ortaya çıkmıştır.

3) Dil ve Söyleyiş :

Pir Sultan Abdal genel olarak kendi çağının konuşma dilini kullanmıştır. İslam kültürünün etkisiyle dilimize giren bazı yabancı sözcüklerin halk ağzında bozularak Türkçeleşmiş biçimlerini yeğlemiştir. Ancak tam anlamıyla İslam kültürünün baskısından kurtulamamıştır. Kimi zaman aynı sözcüğün hem Türkçesini hem Arapçasını kullanmıştır.
Pir Sultan Abdal şiirlerini, halk edebiyatı söyleyiş düzeni içinde kurmuş ; bütün saz şairleri gibi, mecazlı söyleyişe geniş yer vermiştir.
Düşünce ve duygularını genel olarak rahat ve yapmacıksız olarak söylemiştir. Pir Sultan Abdal, halk edebiyatının kalıplaşmış söylenişini bıraktığı zaman Yunus Emre ve Karacoğlan gibi büyük bir söyleyiş ustalığına yakın bir ustalık göstermiştir.

 Âşık Veysel Şatıroğlu

Sivas ili Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğan Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda sol gözünü, bir talihsizlik sonucuyla da sağ gözünü kaybetti. Babasının, Âşık Veysel'e oyalanması için aldığı sazla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı, 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer'in teşvikleriyle kendi sözlerini yazıp söylemeye başladı.

Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler yapılır.

Eserlerinde Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yöntemi gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var. Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

 
 
  5 ziyaretçi (9 klik) ..........:::::::::: SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ :::::::::::::..........  
 

Get your own Chat Box! Go Large!
By CaneR..........MERKEZKİLİCLAR.TR.GG.........MerkezKiliclar Köyü Sitemize Hoşgeldiniz...........İletişim İçin : canerguler@msn.com...umit.yilmaz.58@hotmail.com...kilican_fm@msn.com ekleyebilirsiniz...MERKEZKİLİCLAR.TR.GG...........
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol